Çocukluğumda okuduğum, beni ağlatmayı başarabilen ender kitaplardan birini tekrar okuyorum şuan. Okuma Şenliği etkinliğinin "Esas mesleği yazarlık olmayan bir kişinin yazdığı bir kitabı okuyanlara" kategorisi için seçtiğim bu kitabı çok farklı bir sebeple okumak istedim aslında .
Şu sıralar Üniversite bitiren ve sudan çıkmış balığa dönen, geçici işsizlerden biri olarak ruh halim oldukça karışık. Her saniye bir şeylere karar verip, umutsuzlukla vazgeçme halindeyim ve bazen farkında olmadan isyankarlaşıyorum. Niye ve neden sorularıyla psikolojimi kendi kendime bozduğumu fark ediyorum. Tabii düşünmeden durmak, kısa süreli "sıkma canını" tesellileri pek de fayda etmiyor. "Kendinizin doktoru olun" sözüne güvenip, çivi çivi söker diyerek, aslında hayatta daha ağır şeyler olduğunu kendime hatırlatmak amacıyla okumaya başladım bu kitabı. "İyi geliyor mu?" derseniz, çocukluk arkadaşım (kitap dostum) Burçak'ı özlüyorum. Ama sebebime derman oluyor.
Kitap hakkındaki yorumum kısa bir zaman içerisinde geleceği için sadece Lösemi'den 16 yaşında hayatını yitirmiş Burçak'ın günlüklerinden oluştuğunu belirtmekle yetinip, Burçak'ın babasının sözleriyle bitiriyorum postumu.
Benim de çocukluğumun en unutulmaz anısıydı bahçede bu kitabı hem ağlayıp hem okumak.. Kızım olursa adı Burçak olacaktı hatta.
YanıtlaSilHala canımı yakıyor o pırıl pırıl, hayat dolu çocuğun çaresizlik içinde gözlerini hayata yumuşu.
SilBende de ayri bir yeri vardır bu kitabın. Hatta paramı biriktirip kitaplık oluşturmaya başladığım zamanları hatırlattigi için ayri bir değerli. Ilk göz ağrılarimdan biri.
YanıtlaSilİlk okuduğum kitaptı sanırım, ne kadar etkilenmiştim. Hala da etkiler gerçi.
YanıtlaSilSeçimler ve hayat hakkında düşündüğünüz bir dönemde doğru bir seçim olmuş bence. Her günün kıymetini bilmek gerek...
Sevgiler.
Kesinlikle hayatın, zamanın ve özellikle de sağlığın kıymetini bilmeliyiz. Kitabı şimdi bitirdim ve kitaba başlamadan önceki ruh halimden eser kalmadı. Burçak hala kalbime dokunabiliyor. Sevgiler
Sil