17 Ağustos 2013 Cumartesi
Tolga Karanlıkoğlu'yla Mavi Ayın Altında Röportajımız
İşte bu çok kolay bir soru, zira kendi hakkımda anlatabileceğim uzun uzadıya bir şey yok. Herkes gibi sabah kalkıp işe giden, derin sorumluluklar içinde olan ve elindekiyle mutlu olmayı, şükretmeyi bilen fakat daima daha fazlasının olduğunu bilen, her alanda hem çevremi hem de insanlığı daha iyi noktalara taşımak için bir şeyler yapma çabası içinde biriyim. Bence bu kadar. Gerisini beni tanıyanlara sormanız lazım, ya da aldığınız cevaplardan çıkartmalısınız. Ne iş yaptığımı sorarsanız ben bilgisayar mühendisiyim, bir holdingte çalışıyorum ve İzmir'de yaşıyorum şimdilik.
Aslında bununla ilgili bir tanımlama yapabilmem mümkün değil, kafamda yüzlerce fikir bir anında patlıyor ve ben onları bir yere kaydetmezsem kafamı yarıp içinden çıkacaklarını hissediyorum. Tüm yazılarımın birbirinden ilginç öyküleri vardır. Örneğin Mavi Ayın Altında kitabımın ilk üç cildini uykumda yazmıştım. Evet, uykumda! İlk çocuğumuz doğduğunda eşimle salonda yatıyorduk. O zamanlar çocuğa bir oda yapacak veya başka bir odaya klima taktıracak paramız yoktu, biz de hep beraber tek klima olan odada (o da evin klimasıydı zaten) yatıyorduk. Bir gün sabaha karşı bir vakitte, uykumun sonlarına geldiğimi anladığım bir anda üç kitabın hikayesi gözümde canlanıverdi. Hemen uyandım ve sonradan unutma riskine karşı eşimi uyandırıp ona anlattım. Mavi ay serisi böyle başladı. Şimdi ise kafamda yirmi devam kitabı çıkaracak kadar konu birikti fakat henüz bunların çoğunu kağıda dökemedim. Neyse, konudan kopmayalım. İşte bu öyle bir tutku ki yirmi dört saat oturup yazabilirim. Kesinlikle yazmak için yaratılmışım. Hayalim başka hiçbir işe muhtaç olmadan yazarak sorumluluklarımı yerine getirecek ve insanlığa yeni ufuklar açacak projeleri finanse edecek imkana sahip olmaktır. Sorunuza nesnel bir cevap veremedim ama yine de mutsuz olmadınız sanırım bu yanıtı okumaktan =) Hiç olur muyum:) Hayalgücünüzün genişliğini Mavi Ayın Altında'da fazlasıyla hissettim. Böyle bir tutkuyu asla kaybetmeyeceğinizden eminim.
Okumak hayatın kendisidir. Gelişmenin ve ilerlemenin yegane yoludur. Asırlardır dünyanın en verimli topraklarında sömürülüyorsak, Finlandiya gibi hiçbir şey yetişmeyen, hiçbir madeni olmayan, hiçbir teknolojik tarihi olmayan ülkeler bugün kopmuş gitmişken biz muazzam yeraltı ve yer üstü zenginliklerimiz, bu kadar genç nüfusumuz ve tarihi birikimlerimizle on milyonluk Finlandiya'nın, şunun bunun gerisindeysek demek ki kendimize daha fazla şeyler katmamız gerekiyor. Okumak bunu yapmamızın tek yoludur. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük adamları, en büyük düşünürleri, fikirleri ve eylemliği ile insanlığa ışık saçmış insanlar sadece bir kitap uzağımızdadır. Onların yüzlerce yılda edindiği bilgilerin yarım saatte alabileceğiniz bir özetidir kitaplar. O insanlar bu bilgilere ulaşmak için hayatlarını harcamış ve türlü bedeller ödemişlerdir ve siz bunlara beş-on lira gibi komik bedellere sahip olabilirsiniz! Bana sorarsanız birisinin bu fırsatı kaçırması için aklından zoru olması gerekir. Gandhi, Franklin, Marx, Lenin, Nitzche, Dumas, Hugo, Öztürk, Yanardağ ve daha milyon tanesi dostluğunu ve birikimini size sunmak için sadece bir kapak kaldırmanızı bekliyorlar. Salak mıyım kardeşim neden okumayayım? İnsanlığın milyar yıllık birikimi avuçlarımda, doğrusu ben açmak için heyecanlanıyorum! Fakat bundan daha da fazlası var! Her gün iki saatim işe geliş gidiş sırasında yolda geçer ve be bu sırada sardalya konservesinden farksız otobüste dahi kitabımı okurum. Elimde daima kitabım vardır, nerede bir banka, bir ödeme veya başka bir işimde beklemem gerekse hemen açar okurum. Bu sayede çok insanla tanıştım ve çok insan "ne var acaba bu kitap denen şeyde, baksana herif elinden düşürmüyor" deyip bir kitap alıp okumaya başladı. Kayınbiraderlerime futbol konulu kitaplar aldım, çocuklarıma boyama kitapları aldım, komşunun kızına aşk romanı aldım, iş yerinden arkadaşlara denizcinin el kitabını aldım, halen de almaya devam ediyorum. Herkesin ilgisine göre, herkese bir alışkanlık kazandıracak kitaplar var piyasada. Elimizde böyle bir nimet varken neden faydalanmayalım? Salak mıyız biz? Dilerim sizin gibi daha bir çok bilinçli kitapsever olur bu ülkede.
Bugüne kadar okuduğum ve kalemimi keskinleştirmemiş yazar yoktur. Okuduğum kitaplardan herhalde %90'ındaki fikirlere neredeyse hiç katılmamışımdır fakat bunlar bana hiçbir şey katmaz demek değildir. Böylece çizginizi netleştirip önermelere karşı kendi özgün yanıtınızı geliştirirsiniz. En azından yazarın gösterdiği konuda düşünürsünüz. Tüm sorunlarımızın çözümü elimizde, tüm soruların cevapları oralarda bir yerde. Bizim onu bulup çıkarmamız lazım. Bu da ancak düşünerek, araştırarak, uygulayarak olur. Tüm faaliyetin yakıtı düşüncedir. Beyinde kıvılcımlar patlamadıkça, o ateş yanmadıkça, o şanzımanın dişlileri yağlanmadıkça, dönmedikçe bizler bir çuval et yığınından başka bir şey değiliz. İneklerin, öküzlerin bile pek çok işlere yaradığı bu tabiatta bir işe yaramayan yegane canlı haline gelmek istiyorsanız kafanızı işletmeyin, bu kadar basit! Neyse, birkaç isim vereyim: Alexander Dumas en sevdiğim yazardır. Demir Maske dışında okuyup da beğenmediğim eseri yoktur. Aslında Demir Maske de ortasına kadar iyi gidiyordu, ancak kralın kardeşi yakayı ele verince değişti kitap, sanki yarı yolunda yazar kaçmış da alakasız biri gelip tamamlamış gibi hissettirdi bana. Fakat Monte Christo Kontu, Üç Silahşörler, Siyah Lale öyle değildi. Her ne kadar yazarın üç yüz küsür eserinden anca yirmi tanesini okumuş olsam da seviyorum kendisini. Hatta Monte Christo Kontu'nun farklı çevirilerini de buldukça okuyorum. Tüylerimi halen diken diken eden bölümleri var. Halen Firavun'un replikasının aynı kargosuyla ve aynı mürettebatıyla limana girip Morrel'in itibarını kurtardığını okuduğumda gözümden yaşlar geliyor, Morcerf'in kendini vuruşunu okuduğumda "oh iyi oldu" deyip okkalı küfürü yapıştırıyorum ardından. Sanırım bir yerli uyarlaması olsa Morcerf'in ardından helva pişirten, lokma döktüren bile olur ülkemizde. Daha pek çok isim sayabilirim ancak yeterince uzattım zaten...
Sürekli
olarak bununla ilgili değişik fikirler ortaya atıyor okurlar ancak bende öyle
bir çaba yok. Kusursuz süpermanlar da yazarım birbirinden çelişkili ve
çetrefilli karakterler de. Çok beklenmedik şeylerle karşılaşabilirsiniz
karakterlerimin dünyasında. Mesela bir tanesi için "gerçek hayatta
karşıma çıksa da şu küreği bıngıldağına ekleştirsem" diyeceğiniz bir
karakter hikayenin orta yerinde aslında bir masumu korumak için asil bir
şekilde herkes tarafından kötü bilinmeyi göze almış ulvi bir şahsiyet
çıkabilir. Ya da her konuda örnek bir insan olarak görünen karakterin giderek
belirginleşen karanlık yönleri de çıkabilir. Daha bugün bir okurum şöyle dedi
hatta: "bayılıyorsun okurla oynamaya". Tabir ne yazık ki çok
pozitif hisler canlandırmıyor kalplerde, ancak okurun zevk aldığı ana usul aslında
bu. Karakterin de konunun da güzelliği sonunun tahmin edilememesinde yatar.
Örneğin Mavi Ayın Altında kitabını okuduğunuzda bu cevabın tüm detayları,
burada ne anlatılmak istendiği tam ve eksiksiz olarak belirginleşecek
zihninizde. Gerçek hayattan romanlara ve hikayelere geçirdiğim kimse yoktur
fakat istersem bana söyleyeceğiniz herhangi bir gerçek kişi için öyle bir derin
hayat yazarım ki okura o kişiye karşı hissiyatını tam tersine çevirebilirim. Kitabınızı okurken bunu öyle çok
hissettim ki okurunuzun yorumuna katılmamak elde değil Tolga bey
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu keyifli sohbeti yapma şansı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum, değerli Hayal'e sonsuz teşekkürler!
YanıtlaSilAsıl ben teşekkür ederim Tolga Bey ilginiz ve güzel sohbetiniz için.Sevgiler:)
Silevet aldım sodamı geçtim pc nin karşısına ev işlerine mola verdim şimdi başlıyorum okumaya ...
YanıtlaSilharika bir röportaj olmuş ya zevkle okudum tam da sodamla aynı anda bitti tüh :D ikisine de doyamadım iyimi :))))
YanıtlaSilAfiyet olsun canım benim:)
SilSize bir soda ve bir sohbet borcum olsun
Silİnşaallah tolga bey çok düşüncelisiniz ,soda her zaman içiyorum hiç vazgeçmediğim birşeydir soda sohbete gelince olur inş bir sohbette benle edersiniz ama ben inş ikinci kitabı okuduktan sonra istiyorum inş
Sil