İncir Kuşları |
Kaç gün önce bitirdim bu kitabı ama hakkında ne yazacak zamanım oldu, ne de isteğim. Öyle acı bir konusu var ki... Bütün sinirlerimi alt üst etti desem yeridir sanırım. Nereden başladım okumaya bilmiyorum. Gerçek bir hikaye olması mı kitabı acıklı yapan, bu kadar açık anlatması mı bilemedim ama okuması güç bir kitap oldu benim için. Kitabın ortalarına geldiğimde kitabı bir kenara fırlatmak istedim sinirden. Daha fazla okuyamayacağım diye düşüne düşüne bitirdim.
Kitaba saydırmıyorum aslında. İnsanın sinirini bozan şey kitabın üslubu değil, değindiği konu çünkü. Binlerce insana hele ki o Boşnak kadınlara yapılanlar... "Soykırım" sözünün bile yanında yetersiz kaldığı o vahşet, şiddet...
Ben Suada' nın hikayesinin böyle olabileceğini beklememiştim doğrusu ve de insanlıktan bu kadar çıkılabileceğini hayal etmemiştim. Bunda konuyla ilgili bir bilgi birikimimin olmamasının da büyük etkisi var. Ön bilgi edinmeden okuyunca insanı sarsıyor yaşananlar. Doğrusu net bilgilerim olsaydı da üzerdi bu hikaye ya... İnsanın içini yakan, gelip boğazına takılan bir hüznün hikayesi var bu kitapta.
Kitabın arka kapağı:
"Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırptı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada' ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise "Kalbimde iki kişiye yer yok" cevabını almıştı.
Takvim yaprakları 6 Nisan 1992' yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere... Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu.. Sonra da kader onu bir zamanlar hayır dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış "Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?" demişti.
Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları..."
Kitaptan alıntılar:
" Kim bilir, şimdi ne kadar da güzeldir ölüm. Kahverengi toprakta huzur içinde uyumak, başının üzerinde hafifçe esen yelin kuru otlar arasında çıkardığı hışırtıyı dinleyip hoş bir seda bulmak... Ve her şeyden önemlisi, içinde bulunduğun anı unutmak, hayatı ve bu hayatta günahkar insanları bağışlamak..."
İncir Kuşları tarihi romanlarımın en güzellerinden biri olarak kitaplığımda yerini aldı. Keyifle okunmuyor ne yazık ki ama etkileyici bir kitap, kesinlikle okunmalı.
Kitaplı günler dilerim..
ben daha önce leyla'yı okuduğum için aslında hazırlıklıydım bu kitaba. gerçi bu konuya ne dakadar hazırlıklı olunur ki?
YanıtlaSilbence de tam bir vahşet! Allah o günleri hiç kimseye bir daha göstermesin :(
Amin. Berbat bir şey. Allah kimseye yaşatmasın. Ben de arkadaşıma kitabı anlattığımda Leyla' dan bahsetti bana. " Bu kitapta böyle olduysan Leyla' yı hiç okuma." diyerek. Okuyamayacağım sanırım. Hala çıkamadım etkisinden :(
Silevet iyi demiş arkadaşın leyla bence daha kötüydü :(
Silbu kitabı okumadım ama bende merak uyandırdınız.. teşekkürler bu öneri için.. bu arada kitap çekilişine katılmak isterdim ama Ahmet Ümit serisini yaladım yuttum :D çok güzel bir blog olmuş bu arada ellerinize sağlık.. bende bloguma beklerim.. sevgilerimle :D
YanıtlaSilcigdemdengule.blogspot.com
Güzel yorumların için teşekkür ederim. Ben de blogunuza bakıyorum hemen :)
Sil